Fakir YILMAZ;
Beşikkaya HES ile gemlenecek olan Kura Nehrinin hikayesi..
Benim, 'Kobuğ yemişlerin yüzünden adeta Helak olmuş memleket..' diye yıllardır yorum ve yazılarımla ağladığım yoksul memleketim Ardahan'a geçmeden önce ilk gittiğimde cadde ve sokaklarına hayran kalıp, yanımdaki sevdiğimi unutup, 'Ya bu ne güzel mimarlık, bu ne temiz cadde, ne güzel sokak neredeyse eğilip, yeri öpeceğim' dediğim Manisa'ya yeniden gitmek istedim.
Evet, Özal döneminin parlayan beşlilerinden olan Vestel'in temellerini attığı yıllarda gittiğim ve aşkı yaşayayım derken, mimarlığına, ter temiz cadde ve sokağına aşık olduğum şehir ah Manisa..
Ve onun da KAI; KAISİAD; KAIFED gibi saçmalıklar yüzünden Kars'ın gölgesinden bir türlü kendisini kurtaramayan memleketim Ardahan gibi deniziyle güzel, gülen, binalarıyla solgun yüzlü İzmir'in gölgesinde kalmış adıyla öne çıkma fırsatı yakaladığı bir esnada, 'cinayet mi, kaza mı? diye tartışılan bir olay sonucu İT AK adındakilerin havuzunu hatırlatan bir havuzda belediye başkanı hayata göz yuman Manisa Ardahan Derneğinin, kirasını ödeyemediğinden İstanbul'un kalbi Şişli'de ki merkezinde dışarı atılan ARDAFED gibi kapandığını duyduğum Manisa'ya ağladığımız şu günlerde Ardahanlıların görmek istemediği bin bir çiçeklerle yeniden süslenen, Kafkas Arısının bal kaynağı doğasına hayat veren Kura'ya ağlarım..
Son olarak Göle Durançam HES Barajı ile ilgili haberimizi bile anlamayıp, telefonlarla beni arayıp, kükreyen kobuğ yemiş Ardahanlıların içtikleri suyun yatağına, Gunzıutun suyuna bile taş ocağı kondurulduğundan bi haber bölgenin doğasına uyumlu olmayan elma ve şeftali ağaçları yetmedi çay ekerek, 'hizmet' adı altından şow yapa dursunlar aşağıda ki hikayede anlatılan Kura Nehrinin önüne vurulacak olan Beşikkaya HES Barajı ile bugün yarın iyiden iyiye kuruyacağını da Kısır dağının suyunu değil, Hoçvan Hasköy'ün çermiğine göz koyup, zavallı köylülere '500 Bİn ceza kestim..'' diyen Gegeler bile anlamazlar..
Evet, bir yıl içinde ortaya koyduğu insanlığı ve hizmetleri ile 74 yıl sonra başına geldiği şehrin ilçelerinde ki küçük sanayi ve organize sanayileri ile ülkenin sanayisine yön veren Manisalıları sevdiren 'bir belediye başkanı buldum diye sevinip, helak olmaktan kurtuldum..' diye sevinen Manisa bulduğunu kayıp etmeye ağlarken bende 'Ardahan Senin' isimli sanal sayfada imzasız yayınlanan 'Kür (Kura) Nehri: Ardahan’ın Can Damarı, Tarihin Sessiz Tanığı' başlıklı yazıyı alıntı hikâyeyi alıp, bir kez de buradan yayınlayıp, 'belki' diyerek adeta, 'başına toprağ' denen ama bana göre bir günde hem tatilde hem 20 yıldır onarılmayan, kazınmakla kalınan altındaki kapalı garajı su basmış parkta olanların yüzünden helak edildiğine gün geçtikçe inanmaya başlayan benim, Ardahan'dan İstanbul'a gelip, 'Güçlü Bir Ardahan Lobisi' derken, o da saf ve temiz kalbiyle İstanbul'dan Ardahan'a gelip, futbol takımına sahip çıkıp ama onun da benim gibi anlaşılamadığı ve Ardahan için benim gibi kendisini ekonomik olarak zorda bırakan Aykut Karagöz dostuma, Kura Nehrine ağlayan, beni de Ferdi'yi de anlamaz Ardahanlı. ve Manisalı..
Neyse işte Kura'yı birde güzel bir yağlı boya tablosuyla mı yoksa yapay zeka mı anlamadığım, ama bir kez daha hayran kaldığım ve de ağladığım Kür Nehrini anlatan o imzasız muhteşem hikaye..
Kür (Kura) Nehri: Ardahan’ın Can Damarı, Tarihin Sessiz Tanığı
Ardahan’ın serin yamaçlarından doğan bir mavi çizgi… Sessizce akar, ama bin yıllık hikâyeleri taşır ardında. Bu nehir, sadece su değil; bir coğrafyanın kaderi, bir halkın belleğidir. Kura Nehri, Ardahan’ın kalbinden doğar ve üç ülkenin topraklarına hayat taşıyarak Hazar Denizi’ne kavuşur. Ama onun en saf, en temiz yüzü Ardahan’da görünür.
Kura, Susuz ilçesi yakınlarında, Allahuekber Dağları’nın eteklerinden çıkar. Buradan doğan su, önce Ardahan’ın bereketli ovasını besler. Ardahan Ovası’nın tarıma elverişli hale gelmesi, büyük oranda bu nehrin varlığı sayesindedir. Buğday, arpa, yulaf… Hepsi Kura'nın suyu ile hayat bulur. Nehir, toprağın can suyu olduğu kadar, insanların da geçim kapısıdır.
Tarih boyunca Kura Nehri, yalnızca bir doğa unsuru değil, aynı zamanda bir sınır ve köprü olmuştur. Eski çağlardan beri, Urartular’dan Selçuklulara, Osmanlılardan Ruslara kadar pek çok medeniyet bu suyun etrafında iz bırakmıştır. 19. yüzyılda Osmanlı-Rus savaşlarında da önemli bir coğrafi sınır olmuş, 93 Harbi sonrası Ardahan ve çevresi bir süre Rus işgaline uğradığında bile Kura, bölgenin damarlarında dolaşmaya devam etmiştir.
Nehir, sadece tarımı değil, kültürü de beslemiştir. Kura’nın kıyısında anlatılan efsaneler, türkülere konu olan sevdalar ve göç yollarında dinlenen ağıtlar bu nehrin sesiyle karışır birbirine. Ardahanlı için Kura, bazen çocukluğunda taş sektirdiği bir oyun arkadaşı, bazen ilkbaharda sel olup bağrına bastığı toprak olur.
Kışın buz tutar ama akmayı bırakmaz, tıpkı Ardahanlı gibi. Soğukla yoğrulmuş ama içi sıcacık… Baharda coşar, yazın kıyısında çobanlar dinlenir, kuşlar göç yolunda mola verir. Ekosistemi zengin, görüntüsü zariftir.
Bugün Ardahan’ın geleceği konuşulurken, tarım, turizm ve çevrecilik gibi her alanda Kura Nehri başroldedir. Onu korumak, sadece bir nehri değil; bir halkın tarihini, kültürünü ve geleceğini korumaktır.
Çünkü Kura, yalnızca su değildir. O, Ardahan’ın kalbidir. Ve bir kalp nasıl atmadan yaşayamazsa, Ardahan da Kura’sız düşünülemez.
Ardahan Gazetesi şimdi yeni adresinde, www.ardahangazetesi.tr