17 Bin faali meçhulü de unutmamak gerek..



17 Bin faali meçhulü de unutmamak gerek.. 

Kürtlerine, elma kokan gazlarla çel, çocuğa Halepçeleri yaşatan Saddam Hüseyin ve Kürt lider Mustafa Barzani arasında yapılan anlaşma sonucu 11 Mart 1970'de kurulan Kürdistan Bölgesel Yönetimin de barış içinde kendi dünyaların da huzurlu bir şekilde yaşadığı ve çoğu milliyetçi olarak bildiklerimizin kendisine sınır olan Türkiye'den gidip, orada iş kuranlarla birlikte kardeşçe yaşadığı Irak'ta görev yaparken İş-İT tarafından kaçırılıp, 101 gün esir kaldıktan sonra ülkeye gelip, CHP'den 2 dönem Ardahan Milletvekilliği yapan ve CHP Genel Başkan Yardımcılığına kadar yükselen eski konsolos, yeni Büyükelçi, hemşerim, Öztürk Yılmaz'ın kurduğu, Yenilik Partisi'nden sonra bir hemşerimin yeni bir parti kurduğunu, diğer bir hemşerimin de kuracağını söylediği partiyi hala kurmadığını hatırlıyordum.
Ve kendi köyünde CHP'ye oy çıkartamazsa da aynı CHP'den İstanbul'da 4 mü, 5 kez mi yoksa 6 kez mi milletvekili olmayı beceren ve CHP'nin genel sekreterliğine kadar yükselen ama asıl rüyası olan başkanı şu an hapiste olan İstanbul İBB'ye bir türlü belediye başkan adayı olamayan Ardahan Göleli Gürsel Tekin'in de parti kuracağı haberleri hala gerçekleşmezken yine bir hemşerim olan Fatih Sinan Yılmaz'ın da 'Fetih Partisi' adlı bir parti kurduğunu öğrenirken ülkede ki parti sayısının bizim dernekler gibi sayıları bir hayli arttığı ve bu yazıyı yazdığım sırada sayılarının160'ı geçtiğini ve bunların arasında bir Milliyetçi Sol adlı bir partinin olduğunu da görüyordum.
Ulusalcıların içinde barındığı CHP'nin de milliyetçi olduğunu ve bu özelliğini parti logosunda ki 6 oktan birine verdiği bilen bir solcu olarak, hem solcu, hem de milliyetçi olduklarını iddia eden bunların topluma, seçmene, halklara neyi vaat ettiklerini merak edip, baktığımda bu partinin çalışmaları hakkında maillerinin bana da geldiğini görüp, maili açtığımda gelen mesajın ilk satırlarında, 'Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı Hüseyin Alpay, genel affın toplumsal bir beklenti olmaktan öte, bir zorunluluk haline geldiğini savunarak, “Cezaevlerinin kapasiteleri ortada. Şimdi yapılması gereken genel affın kapsamını belirleyecek çalışmaların ivedilikle gerçekleştirilmesidir.” diyordu.
Benim de, 'Evet, hem de hemen' dediğim güçlü bir Genel Affın bu ülkeye, kısa bir süre önce yeniden başlatılan şu güzel sürece şart olduğunu ve ülkenin iç barışının sağlanmasının ve 'dış güçler' denilenlerin oynadığı söyledikleri oyunların bitirilemezse de en az 30-40 yıl geriye öteleneceğini iddia ettiğim geniş kapsamlı bir genel affın 'toplumsal bir beklenti olmaktan öte, bir zorunluluk haline geldiğini'! satırları ile savunan Milliyetçi Sol adlı partinin bana gelen mailine ve tüzüğüne göz attıktan sonra bu kez dönüp, Lozan sözleşmesine ve Kürtlerin, 'karanlık yıllar' dediği 1990'lı yıllardan bugüne kadar hala konuşulan ve 17 bin insanın faali meçhul cinayetleri ve bu cinayetlerle ilgili davaları, haberleri tek tek incelemeye, okumaya ve not almaya çalışıyorum.
Ve bu araştırmamda şu an Demirtaş, İmamoğlu gibi hapiste olan sağcı, milliyetçi Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın, 'bu arada 795 tane kayıp ve 272 tane de polis veya jandarma gözetiminde kayıp var. ben bunların cinayet olduğunu düşünüyorum ve bundan devlet sorumludur. eğer devlet bir kişiyi gözaltına aldıysa kayboldu diyemez. onun can güvenliğinden birinci derecede sorumludur.” sözleri ile karşılaşıyorum.
Evet, önce 'Bu yeni bir oyundur.. Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı olmak için Anayasa değişikliği istediğinden dolayı başlatıldığını belirttikleri yeni sürecin ilk günlerinde önce 'Apo'yu dinlemezler,' denen PKK'nın silah bıraktığını, kendisini fes ettiğini açıklaması ardından milliyetçi ve sağcılardan çok, çoğu CHP'nin kozmik odasına tünemiş olan ulusalcıların barış kelimesinden bir hayli rahatsız olduğunu ve bu rahatsızlıklarını gizlemek içinde PKK'nın kuruluşundan bu yana yaşanan çatışmalar da şehit olan asker, polis ailelerinin kabuk tutmuş yaralarını kaşımakla ve 'Vayyy Lozan'ı tanımıyorlar' laga, lugaları ile meşgul oldukları esnada bende, ulusalcı, milliyetçi, ittihatçı asker kafalıların kendisine sunulan raporu okumakla meşgul olan ve fes edildiği belirtilen PKK'nın aslında kapatılmadığını ve dünyanın bir çok ülkesinde kuruluşlarının olduğunu tek tek sayan ulusalcı, gazeteci Yılmaz Özdil'i dinleyerek yazdığım bu yazıda Ardahan Göleli Berfo ananında ölene kadar aradığı oğlu Cemil Kırbayır'ın da aralarında olduğu Cumartesi analarının haykırdığı 17 Bin Faili Meçhul cinayet sonucu kayıp olanların isimlerini anma adına tek tek burada sıralamak istedim.
Ve tam buna hazırlanırken bende Özdil'ler gibi ulusalcı, sağcı, kafatasçı, Kemalistlerin içinde boğulduğu atmosferin etkisi içine girdiğimi ve kabaran Kürtçülük damarlarımın gerildiğini his edip, şimdi de Lozan'ı mana edip, Kürt düşmanlığı yapan asıl bölücülere  benzememek ve devan eden barış sürecine zarar vermeme adına bir soru sorup, yazımı bitireceğim.. Çünkü aralarında 17 bin faali meçhul cinayetlerinin de olduğu ve yüz yıldan fazladır inkar ve katliamların yolunu açanların savunduğu tezlerin kardeşçe yaşanabileceği söylenen ülkenin asıl sorununun solcu geçinip, bildiğimiz sağcıdan daha sağcı ve hitlerin faşo kafalı ulusalcılar  olduğunu unutmamak gerek diyorum.
Ha, unutmadan, 'halkların temsil edilmediği ve iradesinin yok sayıldığı' ileri sürülen Lozan Sözleşmesi ne diyordu? Ona da ben değil, 'vatan-millet-sakarya' yetmedi 'milliyetçilik, devletçilik, Mustafa kemalin askeriyiz, bizden başkası muhtar olamaz..' deyip, kendilerinden başkasını tanımayanların gerçek yüzünü görmek için bir zahmet siz bakın..  Fakir YILMAZ


𝕬𝖗𝖉𝖆𝖍𝖆𝖓 𝕲𝖆𝖟𝖊𝖙𝖊𝖘𝖎.şimdi yeni adresinde, Gazetemizin yeni adresi www.ardahangazetesi.tr
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu